6 Eylül 2010

Turiste Yol Tarifleri

Gideceği adresin yerini bilmeyen turiste yol tarifi yapmayı seven bir toplumuz. Konuksever, yardımsever, hayırsever, pekçokbişeylersever bir toplum olmamızın bir sonucu bu. Bayılırız gideceği adrese bilmeyen birisine şurdan düz git bir meydan göreceksin oradan sola dön falan gibisinden adres tarif etmeye. İçimize işlemiş yardımseverlik güdüsü kadar ‘bilmeyen’ kişinin karşısına ‘bilirkişi’ sıfatıyla çıkıp bildiğini gösterme iddiası ve gururu da var tabi. Hele ki adres soran kişi yabancı bir turistse yol tarif etme mutluluğumuz ikiye katlanır. Binlerce avro sayıp taa memleketinden buralara kadar gelmiş, hali vakti yerinde, bilgili, kültürlü, zevkli, hayatını bir şampanya kadehi hafifliğinde yaşayan bir yabancıdan üstün konumda olduğumuzu bildiğimiz o birkaç dakikalık anın keyfini sürmek isteriz.

Velhâsıl yabancı bir ülkede yolunu bilmemekten başka günahı olmayan turist kardeşlerimize yol tarif eden halkımızın çoğunlukla İngilizce’ye tam olarak hâkim olmamasından ötürü bir takım sıkıntılar ortaya çıkar. Halkımızın sıkıntı hanesine hayatında yeteri kadar sıkıntı yokmuş gibi bir de turiste adres tarif edememekten dolayı ortaya çıkan yetersizlik, bir işi becerememe ve aşağılık kompleksi türünden yeni sıkıntılar eklenir. Yabancıya adres tarifi verememe gibi basit bit sorunsalın sıkıntısını en içten duygularla yaşayan insanımızın adres tarif edememe metodlarının çeşitli karakteristik özellikleri vardır.

Adresi çok iyi bildiği halde İngilizce'yi az bilmekten(!) dolayı sıkıntı yaşayan adam:

Bu insan tipi turistin gideceği yerin ismini duyduğunda bir an heyecanlanır, kafasıyla gözüyle onaylar bildiğini, gözbebekleri büyür, içindeki yardımsever insan şaha kalkmak ister. Ama gel gör ki birden İngilizce bilgisiyle yüzleşmek zorunda kalır. Yolu tarif etmeye başlar, araya çat pat bildiği birkaç İngilizce kelime de sıkıştırır sıkıştırmasına ama daha çok eliyle koluyla bir takım tarzan hareketleri yapmakla sınırlı kalır yardım eylemi.  Turist hiçbir bok anlamadığını belli eden şaşkın gözlerle adama baktığında, adam da ufaktan ufaktan çuvalladığını, herifin verdiği tariften hiçbibok anlamadığını hisseder. Bildiği birşeyi anlatamıyor olmaktan dolayı strese giren, girdikçe de ikide bir alnında boncuk boncuk büyüyen ter damlalarını elinin tersiyle silmek zorunda kalan  adamımız mecburen etrafında yardım alacağı birileri olup olmadığına bakar. Rastgele birisini çevirir yoldan. “Yav Sultanahmet’e gidicem diyo bu ama şey edemedim ben” Yardım istediği adam İngilizce biliyorsa sıfırdan başlar anlatmaya. Bizimki de başında bekler, anlayıp anlamadığını anlamak için -başlanan görev yarıda bırakılmaz malum. Turist gideceği yere nasıl gitmesi gerektiğini öğrendiğinde yolu tarif eden adama teşekkür eder, bizimkine de ayıp olmasın diye yarım bir kafa eğip hadi sen de kendi çapında yardımcı olmaya çalıştın sana da eyvallah çeker. Yolu kendisi tarif etmiş gibi bir sevince kapılır adam, yüzünde tebessüm tomurcukları açar. “Ne dimek hadey kal sağlıcakla” gibisinden birşeyler der çok anlıyormuş gibi karşısındaki.

Yol tarifinde İngilizce pratiği yapan kız:

Bu kızcağız British Wall Street Academy Learning and Language Discovery’nin ikinci kurunu yeni bitirmiştir. Sokakta karşısına adres soran bir turistin çıkması demek, geçen hafta öğrendiği ingilizce yol tarif etme dersinin tatbikatı demektir. Yaptığı tarif adamın nasıl gideceğini anlatmaktan başka her şeye benzeyebilir. Öncelikle doğru bir gramer kullanmaya gayret eder. Konuşurken sık sık havaya bakıp düşünür bu yüzden. Düşündüğü şey adres değil, İngilizce gramer kurallarıdır. Tarifinde bol bol along, through, across, straight, ahead gibi yeni öğrendiği kelimeleri kullanmaya çalışır. Hepsini olur olmaz yerlerde kullandığı için de yol tarifi çorba tarifine benzer kısa zamanda.

Cool tarif veren adam:

Bu adam hem İngilizce bilir hem de adres. İkisini de bildiği için özgüven pik yapmıştır, fazla kasmaz kendini anlatıcam diye. Karışık görünen adrese özet çeker. Güneş gözlüğünü gözünden eline alarak başlar tarife: “Go along this street, take the first on the left, walk a little then turn right, it’ll be on your left” Adam (hadi bu kez kadın olsun) daha önce yaşamış olduğu talihsiz tecrübeleri hatırlayıp minnet dolu gözlerle bakar adama, size nasıl teşekkür etsem bilemiyorum anlamına gelen gülümsemesi yüzüne büyük gelip yere düşer. Öyle sıcak thenk yuuuuu der ki bu hanım abla, tarif veren adamın işini gücünü orda bırakarak, ben de oraya gidiyordum zaten deyip kadınla yürüyesi gelir.

Turisti sağır zanneden adam:

Bu adam hiç İngilizce bilmediği halde yardım edememiş olmayı onuruna yediremez. İngilizcedeki eksiklerini ses tellerindeki üstün potansiyeli kullanarak kapatmaya çalışır. Kendisine adres soran turiste sağır muamelesi yapar. Sanki adam adres sorarken “Kardeş ben biraz sağırım da bağırarak tarif et rica ederim” demiş gibi konuşur. "ŞİMDİ BURDAN DÜZZ GİDİYORSUN TAMAM MIII?? SONRA ORDAN SOLA DÖNÜYOSUNNN, YOL İKİYE AYRILIR ORDA, SEN SAAĞ TARAFA GİRECEKSİNNN, ORDAN Bİ YÜZ METRE DEVAM ETT…” Elleri kollarıyla da anlatımını güçlendirmeye çalışır bir yandan. Turist tariften hiçbir şey anlamadığı halde, gözlerini hafif kısarak, kafasını adamın el kol hareketlerine uygun olarak ileri geri oynatarak anlıyormuş gibi davranmak zorunda kalır. Aslında tek amacı bu muhteşem tarifi anlamış olduğunu göstermek ve adamın bir an evvel susup başından gitmesini sağlamaktır.

İngilizce bilen ama adres bilmeyen adam:

Diyeceği tek bir söz vardır ve öyle yapmalıdır: “I’m sorry, i don’t know”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder